Hayat kalitesini ciddi oranda etkileyen böbrek taşları daha çok erkeklerde görülse de son yapılan bir araştırma kadınlarda da taş görülme yüzdesinin artış gösterdiğini ortaya koydu. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. İlter Alkan, 2021’ de Amerika’da yapılan ‘İdrar Yolu Taşlarında Cinsiyet Farklılıkları’ araştırmasına göre kadınlarda böbrek taşı oranının artmasının altında yatan nedenleri değerlendirdi.
Böbrek taşlarının ürolojinin en sık görülen sorunlarından biri olduğunu hatırlatan Üroloji Uzmanı Doç. Dr. İlter Alkan, ülkemizin de böbrek taşı kuşağında yer almasının bu sorunu daha da önemli bir noktaya getirdiğini söyledi. Bir kişide hayatı boyunca böbrek taşı oluşma ihtimalinin yüzde 5-10 oranında olduğunu hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. İlter Alkan, “Erkeklerde yüzde 10, kadınlarda ise yüzde 7-8 civarında böbrek taşıyla karşılaşıyoruz. Ancak, Amerika’da yapılan ‘İdrar Yolu Taşlarında Cinsiyet’ araştırmasıyla bu oranların değiştiğini görüyoruz. Araştırma sonuçlarına göre, erkeklerde görülen oran yüz binde 350 civarında iken, kadınlarda yüz binde 170 civarında oldu. Bu da kadınlarda büyük artış olduğunun açıklamasıdır” diye konuştu.
Böbrek taşının son zamanlarda kadınlarda artış göstermesinin altında birçok farklı nedeninin bulunabileceğini söyleyen Doç. Dr. İlter Alkan sözlerine şöyle devam etti: “İdrar yolu enfeksiyonlarının kadınlarda daha fazla görülmesi bu sonucun bir nedeni olabilir. Bununla birlikte enfeksiyon taşlarının kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülmesi de etkenlerden biri. Bununla birlikte her iki cinsiyette de görülebilen yaşam tarzı değişiklikleri, yapılan yanlış diyetler, beslenme hataları ve en önemli noktalardan biri olan az sıvı tüketmek de sonucu etkileyen nedenler arasında yer alabilir.”
Böbrek taşı görülme oranlarının ülkeden ülkeye, yaşanılan coğrafyaya bağlı olarak değiştiğini ifade eden Doç. Dr. Alkan, “İdrar yolu taşı, sıcak ülkelerde daha çok görülüyor. Türkiye de sıcak bir coğrafyada yer aldığı için burada yaşayan kişilerde taş görülme oranı daha da yüksektir” dedi.
Böbrek taşı tedavisinin de taşın boyutuna, yerine ve böbreği tıkayıp tıkamadığına göre değiştiğini söyleyen Doç. Dr. İlter Alkan, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Örneğin taş, idrar yoluna düşmüş ve 0,5 milimin altındaysa kendiliğinden düşme olasılığı yüksektir. Ancak bu orandan büyükse endoskopik (kapalı) cerrahi yöntemlerin kullanılması gerekebiliyor. Geçmişte taş tedavisinde açık ameliyat yöntemini kullanırken, günümüzde kapalı ameliyatlarla vücutta hiçbir kesi yapmadan ya da çok küçük kesi kullanarak tedaviyi tamamlayabiliyoruz. Böbrek içerisinde 3 cm’ye kadar olan taşlarda fleksibl üretorenoskopi denilen idrar yolu içinden çok ince ve kıvrılabilir bir cihazla böbrek içine kapalı olarak girilerek holmium lazerle taş tamamen kırılabilmektedir. 3 cm’ den daha büyük taşlarda da mini-perc yöntemi ile oldukça etkili sonuçlara ulaşabiliyoruz”
3 santimden büyük, bütün böbreği kaplayabilecek çok büyük taşlarda Mini-Perc yöntemiyle perkütan operasyonuna bağlı komplikasyon oranlarının oldukça azaldığını söyleyen Doç. Dr. İlter Alkan konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Mini Perc, ciltten 0.3-0.5 santimlik kesi oluşturularak böbrek içine yine ince bir boruyla girme tekniğidir. Böbreğe girildikten sonra taşlar Holmium lazer ile eritilerek/ kırılarak tamamen temizlenir. Bu yöntemde normal perkütan cerrahide kullanılan cihaza (nefroskop) göre mini-perc cihazının çapı yarı-yarıya incelmiştir. Bunun sonucunda böbreğe girilirken böbrek hasarı oluşturma olasılığı oldukça azalır ve yüzde 75’ten 95’lere kadar tamamen taşsızlık (taşların tamamen temizlenmesi) oranına ulaşılabilir. Yine normal perkütan cerrahiye nazaran kanama riski de oldukça düşük orandadır. Üstelik her yaştaki hastaya uygulanabilir. Hastaların bir-iki gün içinde taburcu olarak günlük yaşamlarına devam edebilmeleri bu yöntemin diğer önemli kazanımlarından biridir.”
Taş düşüren kişilerde, tekrar taş oluşma riskinin 5 yıl içinde, yüzde 50 olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Alkan, “10 yılda bu artık yüzde 80-90’a ulaşıyor. Dolayısıyla taşı bir kere düşürdükten sonra tekrarlama riski yarı yarıya var. Bu konunun önemi çok büyük. Ayrıca bir kere Mini-Perc yöntemiyle tedavi edilen kişide tekrar taş oluşsa bile yine aynı yöntem kullanılarak tedavi edilebilir” şeklinde konuştu.
Taş cerrahi tedaviyle tamamen alınsa bile hastaların rutin takip edilmesinin, taş analizinin ve metabolik incelemelerin yapılmasının önemini ifade eden Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Üroloji Uzmanı Doç. Dr. İlter Alkan, “Taşın hangi tipte olduğunun tespit edilmesi sonraki dönemler için alınacak önlemler açısından önemlidir ki bu analiz çoğunlukla ihmal ediliyor. Yapılacak metabolik (kan ve idrar analizleri) araştırmalarla taşın tekrarlanmaması için gerekirse ilaç tedavisine başlıyor ve hastanın yaşam tarzında (diyet gibi) yapması gereken değişiklikler konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Taş oluşumuna sebep olan nedenler arasında ise az sıvı tüketmek, obezite ve yanlış yapılan diyetler sıralanabilir” diyerek sözlerini noktaladı.